Film, zihinsel işkence ve gerçekliğin entelektüel gelişimi ile Edward Williams III ile sanrılar arasında harika bir çizgi sunuyor. Film, Tobias adlı bir karakteri, gerçeklik algısını yavaş yavaş daha da kötüleştiren bir dahili arızaya getiren bir yolculuğa gidiyor. Tobias, kendi fikirleri tarafından gözaltına alınan bir adam gibidir. Tobias'ın kimlik krizi ve paranoya ile mücadelesi zihinsel işkenceye yol açar ve seyirci sürekli olarak neyin gerçek olduğunu ve hayallerinin ne olduğunu sürekli olarak sorgular. Bu noktada, film sadece psikolojik gerilimleri değil, aynı zamanda insan zihninde kırılganlık ve derin iç çatışmayı da gösteriyor.